Popüler Aşk Romanı Olma Özelliği Açısından “Kılıç Yarası Gibi” Romanı
GİRİŞ
Tarih
boyunca romanlar edebiyat alanında geniş yer tutmuştur. Romanların okunmaya
başlandığından bu yana neredeyse hiçbir zaman roman türü edebiyatın dışına
itilmemiştir. Ama demek ki, bu kadar uzun bir süre ve aralıksız edebiyat
sahnesinde yer alan romanlarda insanları sıkan bir tekdüzelik olmalıdır ki,
insanlar popüler roman olarak tabir edilen edebiyat eserlerine yönelmişlerdir.
Bu tekdüzelik gerek insan ilişkilerinde gerek romanlarda anlatılan sosyal
çevrede kendini göstermiştir. Değişen sosyal düzen, insanları okudukları
romanlarda farklı motifler aramaya itmiştir. İnsanlar birbirinden duygusal
olarak uzaklaştıkça tüm roman boyunca birbirlerinden başka biriyle olmayan
hatta birbirinden başka biriyle olmayı hayal bile etmeyen karakterler
okuyucuları sıkmaya başlamış, okuyucular okudukları romanlarda aradıklarını
bulamaz hale gelmiştir. Bu durumda ortaya popüler roman olarak tabir edilen
eserler çıkmıştır. Tabir-i caizse ondan bundan her şeyden romanlarına koyan
yazarlar, bir anda sınırlı bir topluluğa seslenirken milyonlara seslenir hale
gelmişlerdir. Bu tür romanları okuyan her insan romanda kendinden bir şey
bulabilir hale gelmiştir. Bunun nedeni yazarların okuyucuların isteklerini
piyasayı kontrol ederek analiz etmeleri ve onların bu isteklerini romanlarında
isteklerini yerine getirerek doyurmalarıdır. Bu piyasa romanları yazarın kendi
düşüncelerinden daha çok toplumun farklı kesimlerinin farklı farklı
düşüncelerinin bir kitapta toplanması olarak nitelendirilebilir.
Aşk romanları, roman
kategorilerinde çok büyük ve önemli bir yer kaplar. Neredeyse her romanda,
türüne bakılmaksızın, aşka yer verilir. Yazarların bu ögeyi neredeyse her
romanda kullanmasının nedeni aşkın en doğal insani özelliklerinden biri olması
ve her insanın hayatında en az bir kez hissettiği bir duygu olmasıdır. Ancak
zamanla değişen aşk kavramı, aşk romanlarını da değişmeye zorlamıştır.
Okuyucular artık eskisi gibi durgun, iki kişi arasında geçen aşk hikâyelerinden
daha çok karmaşık, çok eşli, hatta ihanet dolu aşk hikâyelerine rağbet göstermeye
başlamıştır. Bunun başlıca nedeni toplumumuzun bireyselleşmesi ve
bireyselleştikçe azalan başkalarına özel hissettiğimiz duygularımızdır. Zaman
insana birçok insani özelliğini kaybettirmiştir ve kaybettirmeye devam
edecektir. Bu durum devam ettikçe de daha karışık, daha içinden çıkılmaz, daha
anlaşılmaz ve son olarak tabi ki daha robotik ve duygusuz aşk ilişkileri
romanlara konu olacaktır.
Ahmet Altan’ın 1997’de
yazdığı “Kılıç Yarası Gibi” adlı romanı da yukarıda bahsedilen popüler aşk
romanlarından biridir. Bunu anlamamızı sağlayan romandaki en önemli iki öge
cinselliğin işlenişi ve anlatılışı ile baskın kadınların romandaki yeridir.
1980’den önce yazılmış olsaydı belki de çok daha farklı karşımıza çıkmış olacak
bu iki öge, romanda çok baskındır ve serbesttir. Cinsellik en ince ayrıntısına
kadar anlatılırken birçok farklı formda karışımıza çıkar. Bunun nedeni her
insanın romanda bu konu hakkında kendisinden bir şeyleri bulmasıdır. Baskın
kadınlar ise özgürleşen kadın figürünün toplumdaki yerinin değiştiğinin
habercisidir adeta.
CİNSELLİK
Romanda cinsellik temel
olarak dört ana karakter ile anlatılır. Bu karakterler birbirleriyle evli olan
Mehpare Hanım ve Hüseyin Hikmet Bey, Mehpare Hanım’ın bir önceki eşi olan Şeyh
Yusuf ve Hüseyin Hikmet Bey’in annesi olan ve Fransa’da yaşayan Mihrişah
Sultan’dır.
Hüseyin Hikmet Bey ve
Mehpare Hanım arasındaki aşk tamamen cinselliğe bağlıdır. Hüseyin Hikmet Bey
açısından sevgi ve hayranlıkla da desteklenen bu aşk için cinsellik,
tamamlayıcı ama çok önemli bir unsurdur. Mehpare Hanım açısından ise cinsellik,
tamamlayıcı bir unsur olmanın aksine kurucu bir unsurdur ve eksikliğinde
Mehpare Hanım kocasına duyduğu aşkta azalma hisseder. Bunu romanda açıkça
görebiliyoruz. Altan, “Mehpare Hanım,
bütün hayatını, duygularıyla ya da düşünceleriyle değil, yalnızca “etiyle”
yaşamıştı; duyguları da düşünceleri de vardı ama onlar etinin gücü karşısında
çok yetersiz kalıyorlardı”(173). Hüseyin Hikmet Bey cinsel hayatlarını
sürekli canlı tutmaya çalışıyor, Mehpare Hanım’a her deneyimlerinde farklı bir
oyun öğretiyor olması özellikle Mehpare Hanımın Şeyh Yusuf’la yaşadığı sıkıcı
cinsel deneyimlerin ardından oldukça eğlenceli geliyor ve Mehpare Hanım’ın
Hüseyin Hikmet Bey’e olan aşkı her gece daha da artıyordu. Hatta bir süre sonra
bu çift yataklarına evde hizmetçi olarak çalışan ve Fransız olan Matmazel Helen
ve daha sonra yerine gelen Matmazel Chantal’i de almaya başlamışlardır. Bu üçlü
ilişkiler Mehpare Hanım’ı da Hüseyin Hikmet Bey’i de mutlu etmiştir. Hatta
Mehpare Hanım bir süre için Matmazel Chantal’a duygusal olarak bazı hisler
beslemeye bile başlamıştır. Bunun nedeni yukarıda açıklandığı gibi Mehpare
Hanım’ın aşk ilişkilerine cinsellik merkezinden bakmasıdır. Matmazel Chantal’in
Osmanlı’dan ayrılırken daha gemi ufuktan kaybolmadan ölmesi Mehpare Hanım ve
Hüseyin Hikmet Bey’in cinsel yaşamları için önemli bir simgedir. Bu olaydan
sonra hiçbir şey eski haline dönememiştir ve Mehpare Hanım önce Hüseyin Hikmet
Bey’e duyduğu aşkı kaybetmiştir ve bunu takiben onu Konstantin adında bekar ve
Mehpare Hanım’ın evli ve çocuklu olduğunu bilen biriyle aldatmıştır. Bunu
öğrenen Hüseyin Hikmet Bey bu yükü kaldıramaz ve kendini silahla vurarak
intihar eder.
Mihrişah Sultan açısından
aşk ise çok farklı ve alışılmayan bir aşk tipidir. Mihrişah Sultan kendi
güzelliğinin farkında ve bu güzelliğe aşık olan bir kadındır. Hiçbir erkeğin bu
güzelliği hakketmediğini düşündüğünden kimseyle birlikte olmamaktadır. Bu durum
onu ulaşılmaz kılarken aynı zamanda da çekici kılmaktadır. Ancak bu kendini beğenmişlik
Mihrişah Sultan’ın oğlu Hüseyin Hikmet Bey’i ziyaret etmek için Osmanlı’yı
ziyarete geldiğinde Şeyh Yusuf’la tanışmasıyla son bulur. Çünkü Mihrişah Sultan
Şeyh Yusuf’ta daha önce hiç karşılaşmadığı bir şeyle karşılaşır, ulaşılmazlık.
Daha önce sadece kendisine ulaşmaya çalışan erkeklerle karşılaşan Mihrişah
Sultan, Şeyh Yusuf’un dini karakterinden dolayı onunla hiçbir zaman beraber
olmayacağını bildiğinden ilk defa bir erkeğin ulaşılmazlığı ile karşılaşmıştır.
Bu karşılaşma Mihrişah Sultan’ı o kadar derinden etkilemiştir ki kendisi
hakkındaki fikirlerinde değişim meydana gelmiştir. Artık erkeklere daha yumuşak
bir gözle bakıyordur ve muhtemelen Fransa’ya döndüğünde başka erkeklerle cinsel
hayatı olacaktır. Kitapta ilerlediğimizde öğreniyoruz ki; Mihrişah Sultan
Fransa’ya döndükten sonra bir Fransız erkeğiyle görüşmeye başlamıştır ve bu
çocuğun dikkate değer bir şekilde Şeyh Yusuf’a benzediği konuşulmaktadır. Şeyh
Yusuf ise düzenlediği dini törenlerde kadınları fiziksel olmayan bir
cinsellikle peşinden koşturmaktadır ve şanı neredeyse tüm Osmanlı’ya
yayılmıştır. Bu peşinden sürükleyiş çok dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Çünkü kadınların böyle fiziksel olmayan bir olayda, kocalarından başka bir
erkekle cinsel duygular hissetmesi, kocalarına cinsel olarak ihanet edemeyen
kadınların bir çıkış yolu olarak bu ayinleri görmesi olarak varsayılabilir.
BASKIN KADINLAR
Özellikle
Osmanlı toplumunda bastırılmış taraf olan kadınlar, 1980’den sonra Türk
romanlarında daha baskın bir role bürünmüşlerdir. Bunun nedeni olarak
özgürleşen kadının toplumda öne çıkmasıyla beraber klasik tarzda romanlardaki
kadın ögesinin artık okuyucular tarafından rağbet görmemesi olarak
belirtebiliriz.
Ahmet Altan’ın romanında
baskın olan iki kadın Mihrişah Sultan ve Mehpare Hanım’dır. Bu iki kadın
çevrelerinde baskın olmaya çalışmakla kalmayıp birbirlerine de baskın olmaya
çalışmışlardır. Mehpare Hanım’ın kocasının ellerinde olan arabayı satacağını
öğrendiğinde verdiği aşırı tepki bu durumun bir göstergesidir. Ayrıca ailenin
köşkte yaşamalarından dolayı köşklerinde birçok hizmetçi yaşamaktadır. Mehpare
Hanım’ın bu çalışanlara kötü ve patronluk taslayan tavrı da bunun bir
göstergesidir.
Mihrişah Sultan ise bu
baskınlığını Osmanlı’ya geldiğinde başını kapamasını söylemelerine karşı çıkarak
göstermiştir. Ona göre o özgür bir kadındır ve onun toplumu takip etmesi yerine
toplumun onu takip etmesi gerektiğini düşünmektedir.
Mihrişah Sultan ile
Mehpare Hanım her karşılaşmalarında birbirlerinden daha güzel olduklarını önce
kendilerine sonra başkalarına kanıtlamak için büyük bir çaba ve yarış içerisine
girerler. Ama romanda hangisinin daha güzel olduğu net bir şekilde açıklığa
kavuşturulmamıştır.
TARİHİ MOTİF
Romanda
tarih yüzeysel olarak anlatılmıştır. Bunun sebebi anlatılan tüm bu ilişkilerin
okuyucuları boğmamasının istenmesi ve onlara aşktan başka bir şey vererek
okuyucuyu kitaba bağlı tutmanın amaçlanmasıdır. Bu başarılıyla
gerçekleştirilmiştir ve hiçbir tarihi olayın derinine inilmemiştir. Padişahın
ağzından birçok olayın anlatılması o dönemde padişahın olaylara bakış açısı
hakkında bilgi sahibi olmamamızı sağlamıştır.
SONUÇ
Ahmet
Altan’ın “Kılıç Yarası Gibi” adlı romanı popüler aşk romanının giriş bölümünde
bahsedilen tüm özelliklerini başarıyla yerine getirdiği için başarılı olarak
adlandırabileceğimiz bir popüler aşk romanıdır. Okuyucunun kitap satın alırken
aradığı olguların hepsini kitabına doldurmuş olan Altan, kitabının çok
satılmasını sağlamıştır. Zaten popüler romanların en önemli başarılılık ölçütü
de satış miktarlarıdır. İçinde aşk, cinsellik, baskın kadınlar ve biraz da
tarihi motif bulunduran roman, okuyan herkes için içinde bir şeyler barındırır
ve okuyucularını bu kitabı okuduklarına asla pişman etmez.
KAYNAKÇA
Altan, Ahmet. Kılıç Yarası Gibi, İstanbul: Everest Yayınları,
2013.
Uğur, Veli. 1980 Sonrası Türkiye’de Popüler Roman, İstanbul:
Koç Üniversitesi Yayınları, 2013.
Yorumlar
Yorum Gönder