Kılıç Yarası Gibi - Ahmet Atan

Popüler Aşk Romanı Olma Özelliği Açısından “Kılıç Yarası Gibi” Romanı

GİRİŞ

            Tarih boyunca romanlar edebiyat alanında geniş yer tutmuştur. Romanların okunmaya başlandığından bu yana neredeyse hiçbir zaman roman türü edebiyatın dışına itilmemiştir. Ama demek ki, bu kadar uzun bir süre ve aralıksız edebiyat sahnesinde yer alan romanlarda insanları sıkan bir tekdüzelik olmalıdır ki, insanlar popüler roman olarak tabir edilen edebiyat eserlerine yönelmişlerdir. Bu tekdüzelik gerek insan ilişkilerinde gerek romanlarda anlatılan sosyal çevrede kendini göstermiştir. Değişen sosyal düzen, insanları okudukları romanlarda farklı motifler aramaya itmiştir. İnsanlar birbirinden duygusal olarak uzaklaştıkça tüm roman boyunca birbirlerinden başka biriyle olmayan hatta birbirinden başka biriyle olmayı hayal bile etmeyen karakterler okuyucuları sıkmaya başlamış, okuyucular okudukları romanlarda aradıklarını bulamaz hale gelmiştir. Bu durumda ortaya popüler roman olarak tabir edilen eserler çıkmıştır. Tabir-i caizse ondan bundan her şeyden romanlarına koyan yazarlar, bir anda sınırlı bir topluluğa seslenirken milyonlara seslenir hale gelmişlerdir. Bu tür romanları okuyan her insan romanda kendinden bir şey bulabilir hale gelmiştir. Bunun nedeni yazarların okuyucuların isteklerini piyasayı kontrol ederek analiz etmeleri ve onların bu isteklerini romanlarında isteklerini yerine getirerek doyurmalarıdır. Bu piyasa romanları yazarın kendi düşüncelerinden daha çok toplumun farklı kesimlerinin farklı farklı düşüncelerinin bir kitapta toplanması olarak nitelendirilebilir.

            Aşk romanları, roman kategorilerinde çok büyük ve önemli bir yer kaplar. Neredeyse her romanda, türüne bakılmaksızın, aşka yer verilir. Yazarların bu ögeyi neredeyse her romanda kullanmasının nedeni aşkın en doğal insani özelliklerinden biri olması ve her insanın hayatında en az bir kez hissettiği bir duygu olmasıdır. Ancak zamanla değişen aşk kavramı, aşk romanlarını da değişmeye zorlamıştır. Okuyucular artık eskisi gibi durgun, iki kişi arasında geçen aşk hikâyelerinden daha çok karmaşık, çok eşli, hatta ihanet dolu aşk hikâyelerine rağbet göstermeye başlamıştır. Bunun başlıca nedeni toplumumuzun bireyselleşmesi ve bireyselleştikçe azalan başkalarına özel hissettiğimiz duygularımızdır. Zaman insana birçok insani özelliğini kaybettirmiştir ve kaybettirmeye devam edecektir. Bu durum devam ettikçe de daha karışık, daha içinden çıkılmaz, daha anlaşılmaz ve son olarak tabi ki daha robotik ve duygusuz aşk ilişkileri romanlara konu olacaktır.

            Ahmet Altan’ın 1997’de yazdığı “Kılıç Yarası Gibi” adlı romanı da yukarıda bahsedilen popüler aşk romanlarından biridir. Bunu anlamamızı sağlayan romandaki en önemli iki öge cinselliğin işlenişi ve anlatılışı ile baskın kadınların romandaki yeridir. 1980’den önce yazılmış olsaydı belki de çok daha farklı karşımıza çıkmış olacak bu iki öge, romanda çok baskındır ve serbesttir. Cinsellik en ince ayrıntısına kadar anlatılırken birçok farklı formda karışımıza çıkar. Bunun nedeni her insanın romanda bu konu hakkında kendisinden bir şeyleri bulmasıdır. Baskın kadınlar ise özgürleşen kadın figürünün toplumdaki yerinin değiştiğinin habercisidir adeta.

CİNSELLİK

            Romanda cinsellik temel olarak dört ana karakter ile anlatılır. Bu karakterler birbirleriyle evli olan Mehpare Hanım ve Hüseyin Hikmet Bey, Mehpare Hanım’ın bir önceki eşi olan Şeyh Yusuf ve Hüseyin Hikmet Bey’in annesi olan ve Fransa’da yaşayan Mihrişah Sultan’dır.

            Hüseyin Hikmet Bey ve Mehpare Hanım arasındaki aşk tamamen cinselliğe bağlıdır. Hüseyin Hikmet Bey açısından sevgi ve hayranlıkla da desteklenen bu aşk için cinsellik, tamamlayıcı ama çok önemli bir unsurdur. Mehpare Hanım açısından ise cinsellik, tamamlayıcı bir unsur olmanın aksine kurucu bir unsurdur ve eksikliğinde Mehpare Hanım kocasına duyduğu aşkta azalma hisseder. Bunu romanda açıkça görebiliyoruz. Altan, “Mehpare Hanım, bütün hayatını, duygularıyla ya da düşünceleriyle değil, yalnızca “etiyle” yaşamıştı; duyguları da düşünceleri de vardı ama onlar etinin gücü karşısında çok yetersiz kalıyorlardı”(173). Hüseyin Hikmet Bey cinsel hayatlarını sürekli canlı tutmaya çalışıyor, Mehpare Hanım’a her deneyimlerinde farklı bir oyun öğretiyor olması özellikle Mehpare Hanımın Şeyh Yusuf’la yaşadığı sıkıcı cinsel deneyimlerin ardından oldukça eğlenceli geliyor ve Mehpare Hanım’ın Hüseyin Hikmet Bey’e olan aşkı her gece daha da artıyordu. Hatta bir süre sonra bu çift yataklarına evde hizmetçi olarak çalışan ve Fransız olan Matmazel Helen ve daha sonra yerine gelen Matmazel Chantal’i de almaya başlamışlardır. Bu üçlü ilişkiler Mehpare Hanım’ı da Hüseyin Hikmet Bey’i de mutlu etmiştir. Hatta Mehpare Hanım bir süre için Matmazel Chantal’a duygusal olarak bazı hisler beslemeye bile başlamıştır. Bunun nedeni yukarıda açıklandığı gibi Mehpare Hanım’ın aşk ilişkilerine cinsellik merkezinden bakmasıdır. Matmazel Chantal’in Osmanlı’dan ayrılırken daha gemi ufuktan kaybolmadan ölmesi Mehpare Hanım ve Hüseyin Hikmet Bey’in cinsel yaşamları için önemli bir simgedir. Bu olaydan sonra hiçbir şey eski haline dönememiştir ve Mehpare Hanım önce Hüseyin Hikmet Bey’e duyduğu aşkı kaybetmiştir ve bunu takiben onu Konstantin adında bekar ve Mehpare Hanım’ın evli ve çocuklu olduğunu bilen biriyle aldatmıştır. Bunu öğrenen Hüseyin Hikmet Bey bu yükü kaldıramaz ve kendini silahla vurarak intihar eder.

            Mihrişah Sultan açısından aşk ise çok farklı ve alışılmayan bir aşk tipidir. Mihrişah Sultan kendi güzelliğinin farkında ve bu güzelliğe aşık olan bir kadındır. Hiçbir erkeğin bu güzelliği hakketmediğini düşündüğünden kimseyle birlikte olmamaktadır. Bu durum onu ulaşılmaz kılarken aynı zamanda da çekici kılmaktadır. Ancak bu kendini beğenmişlik Mihrişah Sultan’ın oğlu Hüseyin Hikmet Bey’i ziyaret etmek için Osmanlı’yı ziyarete geldiğinde Şeyh Yusuf’la tanışmasıyla son bulur. Çünkü Mihrişah Sultan Şeyh Yusuf’ta daha önce hiç karşılaşmadığı bir şeyle karşılaşır, ulaşılmazlık. Daha önce sadece kendisine ulaşmaya çalışan erkeklerle karşılaşan Mihrişah Sultan, Şeyh Yusuf’un dini karakterinden dolayı onunla hiçbir zaman beraber olmayacağını bildiğinden ilk defa bir erkeğin ulaşılmazlığı ile karşılaşmıştır. Bu karşılaşma Mihrişah Sultan’ı o kadar derinden etkilemiştir ki kendisi hakkındaki fikirlerinde değişim meydana gelmiştir. Artık erkeklere daha yumuşak bir gözle bakıyordur ve muhtemelen Fransa’ya döndüğünde başka erkeklerle cinsel hayatı olacaktır. Kitapta ilerlediğimizde öğreniyoruz ki; Mihrişah Sultan Fransa’ya döndükten sonra bir Fransız erkeğiyle görüşmeye başlamıştır ve bu çocuğun dikkate değer bir şekilde Şeyh Yusuf’a benzediği konuşulmaktadır. Şeyh Yusuf ise düzenlediği dini törenlerde kadınları fiziksel olmayan bir cinsellikle peşinden koşturmaktadır ve şanı neredeyse tüm Osmanlı’ya yayılmıştır. Bu peşinden sürükleyiş çok dikkat edilmesi gereken bir husustur. Çünkü kadınların böyle fiziksel olmayan bir olayda, kocalarından başka bir erkekle cinsel duygular hissetmesi, kocalarına cinsel olarak ihanet edemeyen kadınların bir çıkış yolu olarak bu ayinleri görmesi olarak varsayılabilir.

BASKIN KADINLAR

            Özellikle Osmanlı toplumunda bastırılmış taraf olan kadınlar, 1980’den sonra Türk romanlarında daha baskın bir role bürünmüşlerdir. Bunun nedeni olarak özgürleşen kadının toplumda öne çıkmasıyla beraber klasik tarzda romanlardaki kadın ögesinin artık okuyucular tarafından rağbet görmemesi olarak belirtebiliriz.

            Ahmet Altan’ın romanında baskın olan iki kadın Mihrişah Sultan ve Mehpare Hanım’dır. Bu iki kadın çevrelerinde baskın olmaya çalışmakla kalmayıp birbirlerine de baskın olmaya çalışmışlardır. Mehpare Hanım’ın kocasının ellerinde olan arabayı satacağını öğrendiğinde verdiği aşırı tepki bu durumun bir göstergesidir. Ayrıca ailenin köşkte yaşamalarından dolayı köşklerinde birçok hizmetçi yaşamaktadır. Mehpare Hanım’ın bu çalışanlara kötü ve patronluk taslayan tavrı da bunun bir göstergesidir.

            Mihrişah Sultan ise bu baskınlığını Osmanlı’ya geldiğinde başını kapamasını söylemelerine karşı çıkarak göstermiştir. Ona göre o özgür bir kadındır ve onun toplumu takip etmesi yerine toplumun onu takip etmesi gerektiğini düşünmektedir.

            Mihrişah Sultan ile Mehpare Hanım her karşılaşmalarında birbirlerinden daha güzel olduklarını önce kendilerine sonra başkalarına kanıtlamak için büyük bir çaba ve yarış içerisine girerler. Ama romanda hangisinin daha güzel olduğu net bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır.

 

TARİHİ MOTİF

            Romanda tarih yüzeysel olarak anlatılmıştır. Bunun sebebi anlatılan tüm bu ilişkilerin okuyucuları boğmamasının istenmesi ve onlara aşktan başka bir şey vererek okuyucuyu kitaba bağlı tutmanın amaçlanmasıdır. Bu başarılıyla gerçekleştirilmiştir ve hiçbir tarihi olayın derinine inilmemiştir. Padişahın ağzından birçok olayın anlatılması o dönemde padişahın olaylara bakış açısı hakkında bilgi sahibi olmamamızı sağlamıştır.

           

SONUÇ

            Ahmet Altan’ın “Kılıç Yarası Gibi” adlı romanı popüler aşk romanının giriş bölümünde bahsedilen tüm özelliklerini başarıyla yerine getirdiği için başarılı olarak adlandırabileceğimiz bir popüler aşk romanıdır. Okuyucunun kitap satın alırken aradığı olguların hepsini kitabına doldurmuş olan Altan, kitabının çok satılmasını sağlamıştır. Zaten popüler romanların en önemli başarılılık ölçütü de satış miktarlarıdır. İçinde aşk, cinsellik, baskın kadınlar ve biraz da tarihi motif bulunduran roman, okuyan herkes için içinde bir şeyler barındırır ve okuyucularını bu kitabı okuduklarına asla pişman etmez.

           

KAYNAKÇA

Altan, Ahmet. Kılıç Yarası Gibi, İstanbul: Everest Yayınları, 2013.

Uğur, Veli. 1980 Sonrası Türkiye’de Popüler Roman, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2013.

Yorumlar