The Revenant: İntikam Mümkün Mü?

 


Alejandro Gonzalez Inarritu’nun son filmi The Revenant, muhteşem doğa manzaralarını insanın hayvani yönüyle harmanlayarak izleyiciye sunması ve insanın intikam alabilecek kadar büyük bir varlık olup olmadığını sorgulaması açısından çok başarılı bir yapım olarak nitelendirilebilir.

Leonardo DiCaprio, 2016 yılında Oscar’a uzanmak için doğru bir film seçmiş denilebilir. Zira film tamamen DiCaprio’nun oynadığı Glass karakterine odaklanıyor. Bunun yanında Amerikalıların Kızılderililere uyguladıkları zulme de (filmin geçtiği yer ve zaman sayesinde) değinilmiş.  Ancak filmin tüm olay örgüsü Glass’ın etrafında şekilleniyor.

The Revenant‘ın başında Kızılderililerin Amerikalılara saldırdığı sahne uzun yıllar hatırlanacak, hatta sinema derslerinde bir sıcak savaş sahnesinin nasıl çekileceği anlatılırken kullanılacak cinsten. Kamera birini takip ederken başka birinin kameranın takip etmekte olduğu kişiyi öldürmesi, kameranın yoluna öldürenle devam etmesi ve öldüren de öldürüldüğünde kameranın onu öldürenle yoluna devam etmesi şeklinde uzayıp giden sahne, film boyunca anlatılacak “güçlünün hayatta kalması” hakkında izleyiciye daha filmin başında güçlü bir mesaj veriyor.

The Revenant’ın asıl anlattığı hikâye, ana karakter Glass’a bir ayının saldırması ve Glass’ın bu saldırı sonucunda ölümcül bir şekilde yaralanmasıyla başlar. Kendisi dâhil kimse Glass’ın yaşayacağına inanmaz. Hatta Glass oğlunun hayatını tehlikeye atmamak adına Fitzgerald’ın kendisini öldürmesine izin verir. Ancak olayların gelişimi onu hayatta tutacak ve bir zamanlar kendi ölümüne razı olan adam, intikam duygusunun adeta yeniden alevlendirdiği hayatta kalma içgüdüsünü kullanarak uzun ve zorlu bir mücadeleye girişecektir.

Filmin büyük bir bölümünde Leonardo DiCaprio’nun karakteri doğayla baş başa olduğundan, izleyiciyi sıkmamak adına, Inarritu sık sık rüya sekanslarına başvurmuş. Rüyalar insanın iç dünyasını bilinçaltı yoluyla ortaya çıkardığından her zaman mantıklı olmaz ve çoğu kez imgeseldir. Inarritu’nun sık sık Glass’ın rüyalarını göstermesi bu imgesel anlatım sayesinde filme şiirsellik katmış ve yalnızca bir karakter ve doğayla baş başa kalmış seyirciyi büyük ölçüde ferahlatmış.

Yönetmen, Glass’ın hayatta kalma mücadelesini aktarırken insanın her şeyden önce bir hayvan olduğunu göz önünde bulundurmuş. Olayların şehirlerin dışında, vahşi yaşam alanlarında geçmesi, vahşi doğanın günümüz insanının asla hayatta kalamayacağı koşullar barındırdığından, Glass’ın içinde bulunduğu durum her şeyden önce izleyici için büyük bir gerilim kaynağı teşkil ediyor. Bu mücadelede çiğ et yemekten soğukta donmamak için ölü at içinde uyumaya kadar birçok sert ve mide bulandırıcı sahnenin bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama görüntü yönetmeni Lubezki ile Inarritu’nun muhteşem sinematografisi ve adeta huzur pompalayan yavaş hareket eden kamerası, bu zorlu ve vahşi doğanın bir yandan da ne kadar güzelliklerle dolu olduğunu izleyiciye aktarmakta çok başarılı olmuş. Bu şekilde, salt izlendiğinde rahatsızlık verebilecek görüntüler sert olmaktan çıkıp doğanın bir parçası olarak izleyiciye sunuluyor ve rahatsızlık verici özellikleri törpüleniyor. Ek olarak, filmde çok az konuşma ve müzik bulunması, filmde doğanın hâkimiyetini güçlendiren bir unsur. Zira muhteşem doğa görüntüleri, yavaş bir kamera hareketiyle ve doğanın sesi eşliğinde verilmiş. Inarritu izleyiciye filmi izlemenin ötesine geçerek kendisini doğanın içinde hissetme imkânı vermiş.

Glass’ın katlandığı tüm zorlukların ve hayatta kalma mücadelesinin altında yatan motivasyon intikam duygusu. O ölmekten korkmadığını, zaten öldüğünü, onu yaşatan şeyin intikamını alma düşüncesi olduğunu söylüyor. Zorlu yolculuğu sırasında karşılaştığı Hikuc adında bir Kızılderili de Glass’ın düştüğü benzer durumlara düşmüş ama intikam duygusuna Glass’dan daha farklı bakmakta. Onun bu bakış açısı, filmin vermek istediği mesaja ulaşmaktaki ilk adımı teşkil ediyor. Hikuc, “Kalbim kanıyor. Ama intikam Tanrı’nın ellerindedir” diyerek bu dünyada alınacak bir intikamın var olmadığını söylüyor. Glass bu sözden oldukça etkileniyor ve bu sözü zaman zaman hatırlıyor. Ancak sözden etkilenmesine rağmen intikam yolundan dönmeyen Glass’ın, filmin sonunda intikama bakış açısı değişecek ve Hikuc’un sözünün ne kadar doğru olduğunu zor yoldan öğrenecektir.

İntikamını Fitzgerald’ı öldürerek alacağını düşünen Glass, Fitzgerald’ın ölmeden önce söylediği sözlerin almış olduğunu sandığı intikamını bir anda nasıl değersizleştirdiğini görür. DiCaprio’nun filmin son sahnedeki bakışı intikam almanın imkânsızlığıyla yüzleşen Glass’ın intikam alabileceği düşüncesiyle çektiği onca çilenin boşa çıktığını çok güzel bir şekilde yansıtmış. Filmin mesajı, intikamın bir insanın tadamayacağı kadar büyük bir duygu olması ve bu dünyada bir insan tarafından ulaşılamayacağı; dolayısıyla intikam duygusuna ancak Tanrı’nın erişebileceğidir.

Yorumlar