Sürrealizm insanların anlatılamayanı anlatmalarında kullandıkları en etkili sanat akımıdır. Sürrealist eserlerin anlaşılmaz olmasının altında yatan neden de budur. Fransız yönetmen Alain Resnais’in L’année dernière à Marienbad (Last Year at Marienbad) filmi de sürrealist bir çizgide seyrettiğinden olacak, kitleler tarafından anlaşılmaz olması nedeniyle eleştirilmiştir. Ancak film, anılar ve rüyaları kullanarak, izleyiciye bir mesaj vermektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki filmde ne bir olay örgüsü ne de mekân-zaman-karakterler birliği vardır. Film tamamen bir karmaşa ve anlaşmazlık halinde ilerler. Filmin ismi “geçen sene Marienbad’da”dır. Bu isim izleyiciye kesin bir yer ve zaman belirtse de aslında durum tamamen aksinedir. Film boyunca bir kadın ve bir erkeğin geçen sene bir şatoda beraber olup olmadıklarını sorgulamalarına şahit oluruz. Erkek olduklarını, kadın ise olmadıklarını söylemektedir. Bazı söz ve hareketlerden aralarında yasak bir ilişkinin varlığı da sezilir. Ancak hiçbir şeye kesin olarak olmuştur ya da olmamıştır diyemeyiz. Film bu kesinlikten uzak tavrını, anıların muğlaklığından alır.
İnsan hafızasını kendi çıkarlarına göre yontar. Kişi, istemediği anıları, beğenmediği olayları, bilinçaltına atar. Kişi bilinç üstünde istemediği anıları unutmuş görünse de, bilinçaltında her şey yerli yerinde durur. Bilinçaltının rüyalarda ya da uyuşturucu madde altında ortaya dökülmesi, insan için çok ilginç bir deneyimdir. Uyuşturucu bağımlılarını cezbeden onları bağımlı kılan manevi unsur da bu deneyimdir.
Bilinçaltı – bilinç üstü ayrımı filmde, iki karakterin anılarını belleklerine çağırma farklılıklarında ortaya çıkar. Kadın geçen sene erkekle beraber olmadığını, erkek ise geçen sene kadınla beraber olduğunu hatırlamaktadır. Ancak olayların insanların hatırladıkları şekilde olmaları gerekmez. Çünkü anılar sahiplerinin çıkarlarına göre yontulur, dolayısıyla güvenilmezdir. Last Year at Marienbad da tamamen bu güvenilmezliğin inşa ettiği anlaşılmazlık üzerine yoğunlaşmıştır. Kadının bir başka adamla evli olduğu, yani kadınla erkeğin yasak bir ilişki içinde olduğu düşünülürse, kadının bu yasak ilişkiyi hatırlamaması, erkeğin ise hatırlaması daha iyi anlaşılabilir.
Güvenilmez hatıralar yaşamı kişiselleştirir. Hiçbir hatıra ortak olamaz zira iki kişi aynı olayı hatırlasa da aynı şekilde hatırlayamaz. Bu güvenilmezlik bir açıdan da güzeldir çünkü anıların paylaşılması insanları zenginleştirir. Ancak iletişimi zorlaştırır, çünkü iki insanın da gözünün içine yansıyan ışık ışınları aynı olsa da (somut düzlem) bu ışınların insanların beyinlerinde ve daha sonra bilinçaltlarında meydana getirdiği hatıralar (soyut düzlem) farklıdır. Somut düzlemdeki kesinlik soyut düzlemde çarpıklaşır.
Filme dönecek olursak, filmin anlaşılmazlığının nedeni kameranın bakış açısının ikili belki de üçlü olmasındandır. Şöyle ki, iki kişi arasında geçen bir olayın üç yüzü vardır:
- Bir kişinin hatırladığı,
- Diğer kişinin hatırladığı ve
- Gerçekte olan
Bu üç yüz de farklıdır. İki kişi de gerçekte olanı kendi lehine yontarak gerçeği başkalaştırır. Last Year at Marienbad, zaman zaman erkeğin bakış açısıyla zaman zaman kadının bakış açısıyla ve kim bilir belki de zaman zaman gerçeği objektif bir bakış açısıyla göstermiştir. Bu ikili (üçlü) bakış açısı ortaya karmaşa ve anlaşılmazlık çıkarmıştır. Ancak insanların arasındaki iletişim tamamen bu karmaşa ve anlaşılmazlık içinde gerçekleşir. Yani filmin izleyiciye sunduğu sinema tarihi için bugün bile deneysel sayılabilecek bir deneyim olsa da aslında insanların günlük iletişimlerinden başka bir şey değildir. Last Year at Marienbad, aynı zamanda kesin ve net olay örgüsüyle gerçek hayattan uzak klasik sinema anlayışına dair bir eleştiri olarak da görülebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder