Tuhaf Bir Kadın: Bir Kadının Kendini Arayışı ve Henüz Bulamayışı

 Giriş

Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın romanı, ana karakter olarak Nermin’i ele alıyor ve onun hayatı boyunca yaşadığı değişimleri ve iç hesaplaşmaları sorguluyor. Erbil bunu yaparken, farklı teknikler kullanarak anlatıma anne ve babayı da katıyor. Bu şekilde okuyucu, Nermin’in anne ve babası hakkında daha geniş bir bilgiye sahip oluyor. Erbil’in yapıtlarındaki Freud etkisi gereği, yazarın ana karakterin ebeveynlerine ışık tutması mantıklıdır. Bir makalede bu durum şu cümlelerle özetlenmiştir: “Yazar, psikanaliz yöntemlerinden yararlanarak dinin, ailenin, okulun, toplumsallığın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı eserler ortaya koymuştur. Roman ve öykülerinde yeni tarz arayışlarına girmiştir. Başlıca düşünce kaynaklarını Marx ve Freud olarak belirtmiştir.[1] Bu cümlelerde Leyla Erbil’e dair belirtilen her unsur, Tuhaf Bir Kadın romanında mevcuttur. Romanda Erbil, sık sık Nermin’in rüyalarına başvurmuştur. Bu yöntem, psikanaliz yönteminden yararlanıldığını gösterir. Romanda din, aile, üniversite, toplumsallık ve bunların getirdiği tabular sorgulanmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki romanda sol görüşler oldukça baskındır.

Nermin’in Aydın (Kültürel Egemen) Erkeklere İlişkin Düşünceleri

Nermin kendisini aydın olarak görmek isteyen ve bu nedenle sık sık aydın kesimle ilişkide bulunan bir kadındır. Bu nedenle bu kesime dair birçok gözlem yapabilmiştir. Sık sık kendisini dışlanmış hisseder ve cinsiyeti yüzünden erkeklerin onu ve dolaysıyla diğer tüm kadınları yanlarında istemediklerini düşünür. Aynı düşünce Kate Millett’in Cinsel Politika kitabında da bulunur. Millett bu kitapta “cinsel politika” olarak erkeklerin kadınlar üzerinde egemenlik kurarak eşitlik dengesini kendi lehlerine çevirdiklerinden bahseder.[2] Romanda Nermin’in kültürel iktidarı elinde bulunduran erkekler hakkındaki düşünceleri yine Nermin’in ağzından şu cümlelerle özetlenir: “Onlar, bizi kabul etmek istemiyor. Onlar, aralarında görmek istemiyorlar Türk kadınını, bakma öyle her birinin Atatürk devrimcisiyim diye aslan kesildiğine, kendileriyle eşit olmamızı, bizim de salt sanat konuşmak için, sanatçı dostlar edinmek için oralara girip çıkmamızı yediremiyorlar erkekliklerine, zora gelince çıkarıp bilmem nerelerini göstermeleri bundan. Osmanlı bunlar daha, Osmanlı! Osmanlı’dan da beter…”[3]. Görüldüğü üzere Nermin erkek zihninin, devlet ya da politikalar değişse de, modernleşme adımları atılsa da değişmediğini ve erkeklerin hala kadınları belli noktalarda görmek istemediklerini belirtiyor.

Nermin’in Annesi ve Kızlık Zarına İlişkin Düşünceleri

Nermin’in annesi, evde adeta geleneksel bir baba rolüne bürünmüştür. Nermin’in eve geliş saatlerini, takıldığı arkadaşlarını, düşüncelerini denetler ve yargılar, onu namusunu korumak zorunda olduğuna inandırmaya çalışır. Romanın en uzun bölümü olan “kız” adlı bölümde Nermin’in çevresi ve ailesiyle ilişkilerine tanık oluruz. Ancak bu bölümde baba figürünün eksikliği dikkat çeker. Baba figürünün eksikliği adeta annenin fazla var olmasıyla giderilmiştir. Nermin’in annesi adeta kızına “hem ana hem baba” olmaktadır. Baskıcı bir pozisyonda olan anne, var olan erkek egemen toplum normlarını tekrar üretmektedir. Bir makalede bu durum şu cümlelerle ifade edilmiştir: “Cinselliğin, insani boyutlardan soyutlanarak kavrandığı böyle bir toplumda, tek amacı kızını erkeklerden korumak, sonra da evlendirmek olan Nuriye Hanım için cinsellik bir tabu, konuşulmaması gereken bir konudur… Pek çok geleneksel kadın için olduğu gibi Nuriye Hanım için de “namus” bakireliğin korunmasıdır. Nermin “zar bekçisi” diyerek annesinin bakireliğe verdiği değerle ve toplumun ilkel namus anlayışıyla alay eder…”[4] Anne kızı Nermin’e gelen bir mektubu bulması üzerine şöyle bir tepki verir: “Kaçmak ha! Kaçmak! Hem de kuyruklu bir Kürt’le, kızışmış orospu, kaçmak ha, kaçmak! Sevgilisi varmış, Allah canını alsın, sevgilisi varmış! Benim kızımın sevgilisi varmış! Hem de Kürt!...”[5] Bu nedenle annesi bir yazar olsaydı onu üç kadın yazar evresinden ilki olan, erkeği taklit etme evresine yerleştirmek gerekirdi. Nermin de, böyle baskıcı bir anneye karşı antipati geliştirmiş ve onun öğretilerine karşı düşüncelerle kendisini yetiştirmiştir. Bu karşıtlık en çok kendisini kızlık zarı meselesinde gösterir. Nermin kızlık zarından kurtulmayı adeta bir oyun olarak görür, ona hiç önem vermez. Kızlık zarına “vücudumun tılsımlı perdesi” diyerek onunla hafif iğneleyici bir şekilde dalga geçer.

Nermin’in Toplumsallığa İlişkin Düşünceleri

Nermin’in topluma ve toplumsal olana ilişkin düşünceleri kendilerini bir rüyada ortaya çıkarır. Bu yüzden aslında ortaya çıkan olgulara düşünce demek tam anlamıyla doğru olmaz. Çünkü rüyada düşüncelerden çok hisler ve bilinçaltında yatan açığa vurulmamış düşünceler vardır. Ama yine de Nermin’in toplumsallığa karşı olan görüşleri, roman genelinde incelendiğinde, rüyadakine benzer olduğundan, rüyadan ulaştığımız olguları düşünce olarak kabul etmek mantıklı görünür. Nermin rüyasında toplum tarafından kuşatıldığını, bu kuşatılmanın sayıca üstün ve düşüncesiz (bilinçsiz) toplumla Nermin’in başa çıkamaması olarak karşısına çıktığını görürüz. Nermin rüyasında toplumdan şu sözlerle bahseder: “Gazetelerin halk dediklerinden. Halk bizim eve giriyor şimdi ıpıslak olarak, bunca yıl sonra, gelsinler tanışalım. Hepsinin de canı çay istemiş olmalı. Üzüntülüler mi? Belli değil. Hiçbir şey anlaşılmıyor yüzlerinden. Tanrı’ya inanıyorlar, ölmüş bir insana karşı görevlerini yerine getiriyorlar. Yaşamlarının anlamı bu kadar sade, bu kadar kolay. Gerçekten böyle mi?..[6]. Bu anlatım oldukça yoğundur. Leyla Erbil birkaç cümleyle halk olgusunun gazetelerle, dolayısıyla medya yoluyla oluşturulduğunu, halkla bireyin birbirlerini tanımadıklarını, hepsinin ortak zevk ve istekleri olduğunu (“hepsinin canı çay istemiş olmalı”) ve bunun tek tipleşmeye yol açtığını ve bu tek tipleşmenin onları ifadesiz kıldığını (“hiçbir şey anlaşılmıyor yüzlerinden”) ve son olarak da kuru ve temelsiz bir din anlayışıyla adeta bir robot gibi görevlerini yerine getirdiklerini belirtiyor. Ancak Nermin’in bu yorumları yapmasının bir nedeni vardır. Bu neden bu eleştirileri yönelttiği insanlarla aynı yerde yaşaması ve onları bu nedenle daha kolay eleştirebilmesidir. Her gün kusurlarına şahit olduğu insanları, hiç görmediği insanlara nazaran daha kolay eleştirir. Nitekim romanın sonunda Nermin’in topluma karşı bambaşka bir bakış açısı oluşmaktadır.

Nermin’in Topluma İlişkin Düşünceleri

Romanın “kadın” başlıklı son bölümünde Nermin bir gecekondu mahallesine taşınır. Buradaki insanları eğitmek, onlara sınıf bilinci aşılamak ister ve onların içine karışmaya gayret eder. “kız” başlıklı ilk bölümde halkla uyuşmayan, ters düşen Nermin’in bu bölümde halka bütünleşmeye çalıştığını görülür. Bunun nedeni daha önce de belirtildiği gibi Nermin’in tanıdığı bir halktan nefret etmesi ve tanımadığı bir halkı sevmesidir.

Halk Nermin’in onlara vermeye çalıştığı hiçbir şeyi alamaz. Romanda bu durum şu cümlelerle açıklanmıştır: “Duruşlarında, bakışlarında, oturuşlarında öyle bir boşluk kalıyordu ki, Bayan Nermin konuşursa söz bitiyordu. Öyle davranıyorlardı işte.”[7]. Bu boşluğun nedeni ise “Evliliği sırasında halka yakın olmak için bir dönem gecekondu semtinde yaşasa da çevresindekilerle iletişim kurmakta bir türlü başarılı olamaz. Çünkü kapitalist sistem karşısında insanlar haksızlıklara karşı savaşmayı bırakmış, kaderci bir anlayışla hayata bakmaktadırlar.[8]. Nermin toplumu değiştiremediğini gördüğünde hayalleri yıkılır ve gerçeklerle yüzleşmek durumunda kalır. Aynı olay evliliğinde de gerçekleşir.

Nermin’in Evliliğe İlişkin Düşünceleri

Nermin annesinin baskıcı tutumundan kurtulmak için evliliği bir çıkış yolu olarak görür. Öyle ki bu hayattan kurtulmak için aşık olmadığı Halit’le kaçmayı ve hatta onunla cinsel ilişkiye girmeyi bile göze alır. Ancak olayların gelişimi sonucu Halit’le kaçamaz ve çözümü yine aşık olmadığı Bedri’yle evlenmekte bulur.

Romanın son bölümü olan “kadın” başlıklı bölümde Bedri’yle Nermin’in evliliklerine yakından bakma fırsatı buluruz. Evlilikleri belli bir saygı çerçevesinde ilerlemektedir. Nermin’in söylediği ve önerdiği düşünceler Bedri tarafından dikkate alınır. Gecekondu mahallesine taşınmak buna örnek olarak gösterilebilir. Ancak cinsellik, Nermin’in gençliğinden beri süregelen bir sorun olmaya devam ediyordur. Bedri’yle yaşadığı cinsel ilişkiler Nermin’in ağzından şöyle anlatılır: “Evliliklerinin ilk günlerinde adamı yanına sokmamıştı Nermin. Yalnız kaldıklarında, yatak odasına girdiklerinde Bay Bedri üzerine atlıyor, tüm gücüyle sarılıp üzerine boşalıyordu. Islanan eteklerini bir yanından iğrenerek tutup tutup yıkıyordu Bayan Nermin.[9]. Bu anlatımda görüldüğü gibi, Nermin annesinin yanındayken de baskıladığı cinsel hayatını evlendiğinde de devam ettirmektedir. Annesinin, dolayısıyla toplumun baskıladığı cinsel dürtüleri öylesine körelmiştir ki bu baskıların sonuçları yıllar geçmesine rağmen silinmemektedir. Ancak rüyalar, baskıların taştığı bir alan olarak tekrar karşımıza çıkar ve Nermin hayalle gerçeği ayırt edemediği bir ortamda ünlülerle cinsel ilişkilere girer. Romanda ilk defa Nermin’in cinselliği açık açık ve özgürce yaşadığı bu noktada görülür.

Sonuç

Sonuç olarak Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın romanı, bir genç kızı tüm hayatı boyunca gözlemleyerek onun yaşadığı iç ve dış çatışmaları ve bu çatışmaların meydana getirdiği değişikliklere odaklanır. Bu değişiklikler rüyalarla da desteklenerek sadece bilinçli değil bilinçaltındaki değişiklikler ve bastırmalar da anlatımın içine katılarak okuyucuya geniş yelpazeli bir çıkarım alanı sunulur. Bu nedenle Tuhaf Bir Kadın, içerdiği yoğun anlatımın gereği, her okunuşta farklı anlamlar çıkarılabilecek ve yeni yorumlarda bulunulabilecek bir romandır.

Kaynakça

1.      Leyla Erbil, “Tuhaf Bir Kadın”, Türkiye İş Bankası Yayınları

2.      Kamer Alhanova, “Leyla Erbil’in Romanlarında Psikolojik Tahliller”, http://www.bilgelerzirvesi.org/bildiri/pdf/kamer-alhanova.pdf.

3.      Hülya Dündar, Leyla Erbil’in Romanlarında Cinsellik Sorunsalı, sayfa 15, http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0002527.pdf.

4.      Ali Gültekin, Gonca Güven Akın, Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın ile Cuniçiro Tanizaki’nin Anahtar Adlı Eserlerindeki Kadın Kimliği Üzerine Psikanalitik Bir Bakış, sayfa 109, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/263775.

[1] Kamer Alhanova, “Leyla Erbil’in Romanlarında Psikolojik Tahliller”, http://www.bilgelerzirvesi.org/bildiri/pdf/kamer-alhanova.pdf.

[2] Kate Millett, Cinsel Politika

[3] Leyla Erbil, Tuhaf Bir Kadın, Türkiye İş Bankası Yayınları, 12. Basım, sayfa 63.

[4] Hülya Dündar, Leyla Erbil’in Romanlarında Cinsellik Sorunsalı, sayfa 15, http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0002527.pdf.

[5] Leyla Erbil, Tuhaf Bir Kadın, Türkiye İş Bankası Yayınları, 12. Basım, sayfa 66.

[6] Leyla Erbil, Tuhaf Bir Kadın, Türkiye İş Bankası Yayınları, 12. Basım, sayfa 138-139.

[7] Leyla Erbil, Tuhaf Bir Kadın, Türkiye İş Bankası Yayınları, 12. Basım, sayfa 162.

[8] Ali Gültekin, Gonca Güven Akın, Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın ile Cuniçiro Tanizaki’nin Anahtar Adlı Eserlerindeki Kadın Kimliği Üzerine Psikanalitik Bir Bakış, sayfa 109, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/263775.

[9] Leyla Erbil, Tuhaf Bir Kadın, Türkiye İş Bankası Yayınları, 12. Basım, sayfa 179-180.

Yorumlar